Örnek İnsan
“Dünyanın üst yüzde biri” diye aradığınız zaman İnternette, karşınıza çıkacak konunun dünyanın “en zengin insanları” olduğunu fark edersiniz.
Dünyanın üst yüzde biri onlar değil bana göre, nede Allah’ın gözünde onların olduğunu düşünmüyorum.
İnternet arama makinesinin ve çoğu insanların gözünde değil, Allahın gözünde nasıl olunur üst yüzdelerde sayılan, örnek bir insan?
Allah tektir, ona denk yoktur.
Allah bizi yaratmıştır.
Bizi derken, bildiğimiz gördüğümüz her şeyi, Tanrı kendini örnek alarak yaratmış.
Taş toprak kendi bütünlüğünü korumasını bilirken, bitkilere ve böceklere içgüdü, hayat vermiş.
Kendine daha yakın hayvanlara benlik bilgisi vermiş.
Benlik bilgisi, kendi yansımasını suda veya aynada görüp, bu benim algısına sahip olabilen varlıklar.
Düşünün, ne kadar büyük bir ayrıcalık.
Bir varlık gördüğünü incelemek akılından mahrumken, bir diğeri aynaya bakıp başka bir hayvan görürken, gene diğer varlık kendini görüyor ve bu benim diye fark ediyor.
Bir birileriyle anlaşma kabiliyeti vermiş, sürü olarak hayatını sürdüren veya toplu halde avlanan varlıklara.
Sonraki adımda, alet kullanma, hatta üretme kabiliyeti olan hayvanlar yaratmış.
Buna yükseklere götürüp, kayalara cevizi düşürüp kırılmasını sağlayan kuşlar dâhil. Yani kus beyinli deyip geçmeyin, aralarında en akili olan kargalar kadar olamayan insanlar var.
Âşık olma kabiliyeti, hayat boyu ayni eşle olan hayvanlar yaratmış Allah.
Her sene tek eşi ile aynı yerde buluşup 3 ay yaşayıp tekrar tekrar aynı şeyi her sene yapan Kartal mesela ….
Kendinizi hala üstün hissediyorsanız, dahasıda var, kendi aralarında kötüile iyiyi ayırt edebilen yaratıklar yaratmış.
Kötü olanı aralarından men eden maymunlar yaratmış….
Peki, insan olmanın farklılığını nasıl açıklarız?
İlk önce kabul etmek lazım ki, insanlar arasında da farklılık yaratmış.
Bir yanda dondurma canı çeken en çok göz boyayan, en meşhur, yani en çok reklam yapan dondurmayı hiç düşünmeden alanla, dondurma alırken bile içeriliğini araştırıp, ne kadar sağlıklı olduğunu öğrenip ona göre seçen insanlar var ki, bu küçünülmemesi gerektiren büyük bir farklılıktır.
Tabii ki dondurma sadece bir misal, daha önemli seçenekler daha da büyük farklılıklara yol açar.
Örneğin insanin kendine eş, dost seçenekleri, yaşadığı ortam önemli olduğu kadar, inançları da o kadar önemli ve farklılık belirtisidir.
İnanç derken sadece din aklımıza gelmesin, doğruluğu bilimsel olarak ispat edilmemiş mantık ve duygu seçeneklerimiz de buna dâhil.
Yani din dahil bütün ideolojiler, mesela politik görüşlerimizde inanca dayanır.
İnsanlar arasındaki zekâ farklılığını, insan hakları gibi sebeplerden dolayı, ortaya bile atılmasını ayıp haline getiren iyimser düşünenlerimiz, ki bu insanlardan kendimi de sayıyorum, bizim gibiler yüzünden bizi yönetenler için bir ölçü haline gelememiş.
Yani bu konu ayıp olmasa da, yönetenlerimizi hem duygusal hem de akil zekâ katsayısına göre seçebilsek diyorum.
Zekâ katsayısı bilimini ciddiye alan, özelikle büyük şirketler eleman seçerken sınava sokmadan almıyorlar.
Zekâ katsayısı sınavları sadece ne kadar akıllı olduğunuzu değil, duygusal benliğinizi de ölçebilmekte.
Şirketler kendilerini benimseyebilecek elemanları seçmekteler bu yöntemlerle.
Çok da yeni bir görüngü değil, ilk kez 1981 yılında 5 saat süren bir teste tabi tutulmuştum.
Şirketler bu testleri en az 30 senedir yapıyorken, bizim politik gündemine girmesi ise hala çok uzak bir düşünce. Biz demokrasi kuralarına uyarak milletvekillerimizi ve bakanlarımızı hala çoğunluğun seçeneğine uyarak seçiyoruz. Çoğunluğumuzda örnek insan olma kabiliyetinden yoksul değil mi? Ki buda demokrasi sistemimiz mükemmel çalışıyor olsa, olacak olan. Hakikate bakarsak durum çok daha vahim.
Peki, örnek insan nasıl olur, nasıl olunur?
Allah’ın kendini örnek olarak yaratıp da, kendinden en çok verdiği, insan olur diye tanımlamak mümkün.
Aynaya bakıp kendi benliğini görmekten çıkıp, kendi içine bakıp içindeki tanrıyı gören insan örnek insan diye tanımlamak benim seçeneğim.
Çoğu insan başkalarına bakıp onların yaptığı hataları görmekle meşgulken, kendi içine bakıp ne yaptım, niye yaptım, en doğrusunu mu yaptım, daha doğrusu nasıl olur diye düşünmekle uğraşan insan ancak örnek insan olabilir.
Doğruları kendi içinde, ararken, kendi bencil ihtiyaçlarına değil, genel olarak Allahın yaratığı her şeyi sevip, sayarak doğruyu seçen insan örnek insan olma yoluna koyulmuştur.
Atatürk din lüzumlu bir müessese demiş!
Niye demiş?
Çünkü çoğu insanın bu yola düşme kabiliyeti bile yok, ne yazık ki Allah vermemiş gerekli aklı.
Ancak bu yola düşmüş olan bir insan, geleneksel olarak din diye tanımladığımız inancı olmadan iyi bir insan olabilir; örnek insan olma yoluna koyulmuş insan ancak faydalı bir insan olabilir. Diğerleri bencil, saygısız ve dinsiz, imansız yönetilmesi imkânsız yaratıklar olur.
Demek ki din lüzumlu, yani hangi din olursa olsun, Allah korkusu olan bir insanı inancından saptırmamak lazım, hata inancını desteklemek lazım ki, sosyal ve adil bir topluluk olarak yasayabilelim.
Hiç birimiz Allah olamasak da, mümkün olduğu kadar onun yolunda gitmek hayattaki en güzel hedef.
Bütün yaratıklara bir sanat eseri bakış açısıyla inceleyip hayretler içinde kalabilmek. Yaratılanları sayıp ve yaratma çabasında olmak, Allah’ın yolunda olmak demektir.
Her anımızı, her kararımızı içimize bakıp, bencillikten yoksun, içimdeki tanrının doğrusu mantığına göre adım atmak, örnek insan olma yolundaki ilk adim.
Buyrun deneyin, ilk adımda bile çok güzel duygularla dolacak kalbiniz.
Durmayın, devam edin ve bütününüz mutlulukla dolacak.
Yakında maddi ihtiyaçlarınızın ne kadar anlamsız olduğunu fark edeceksiniz ve özgürlüğe yol almaya koyulacaksınız.
Kimliğinizden, benliğinizden gurur duymaktansa; özünüzden, içinizdeki tanrıyı gurur kaynağı olarak seçme ayrıcalığına kavuşmanın yolu işte bu.